12 Mayıs 2016 Perşembe

Hareketli Haziran (HH)


Siyaset, ekonominin istikrarı açısından önemli bir komuta merkezi konumundadır. Bir ülkede siyasi riskin olması durumunda; ekonomi, bilim, teknolojik gelişmeler, vb. mekanizmalar sekteye uğrar. Bunun sebebi olarak, siyasi istikrarın olmadığı bir ülkede, yatırımların daima ertelendiği gerçeği gösterilebilir. Güvenliğin olmadığı yerde yapılacak yatırımın bir güvencesi veya sigortası yoktur. Fabrikanızı militanlar ele geçirebilir, yerleştirilen bir bomba veya güdümlenen bir füze yapılan yatırımları bir duman bulutuna çevirebilir.

Diğer taraftan çatışma ortamı olmayan bir durumda da politik belirsizlikler olabilir. Yatırım çevresi ekonomik ortamın tahmin edilebilirliğinin fazla olmasını ister. Bu noktada erken seçimlerin olmadığı, kritik referandumların gerçekleştirilmediği ve uzun süreli hükümetlerin kurulduğu devletler yatırımcı açısından en makul ülkelerdir. Gelirlerin hangi oranda vergilendirileceği, kredi maliyetlerinin ne olacağı, kurun seviyesi, vb. faktörler yatırımcılar açısından çok önemlidir. Politik belirsizliklerin veya çatışmaların olduğu bir ülkede, bırakın yabancı yatırımcıları yerli yatırımcılar bile yatırım yapmaktan kaçınır.

2015 yılında Türkiye'nin iki seçim geçirmesi sebebiyle yurtiçi finansal piyasalar çok gergindi. 2013 yılında TL'de başlayan değer kaybı eğilimi, siyasi belirsizliklerle 2015 yılında da devam etmişti. Ayrıca tezgah üstü piyasada faizler küresel belirsizliklerin de etkisiyle %11 seviyesinin üzerine yükselmişti. Son dönemde iç siyasete baktığımızda 2016 yılının seçim yılı olmamasına rağmen siyasi tansiyonun bir şekilde arttığını görüyoruz. Siyasi belirsizliklerin yüksek seyretmesinin altında Başkanlık sistemi tartışmaları ve anayasa değişikliği talepleri yatıyor. AK Parti, son seçimde her ne kadar oyların yarısını alsa da halkı referanduma götürecek çoğunluğa ulaşamamıştı. Diğer partilerin de bu konuda AKP'ye destek vermemesi meselenin uzamasına ve tartışmaların artmasına neden oluyor. AKP'nin mevcut durumda 314 Milletvekili var. AKP'nin tek başına referandum kararı alması için 14 Milletvekiline (330 Milletvekili için) daha ihtiyacı var. Eğer 367 Milletvekili olsaydı; AKP referanduma gitmeden Başkanlık sistemine geçebilecek ve anayasa değişikliği yapabilecekti. Bu senaryonun gerçekleşebilmesi ise ekstra 53 Milletvekiline ihtiyaç olduğu için zayıf ve düşük bir ihtimal.

Başbakan Davutoğlu'nun olağanüstü kurultay kararı almasının ardından AKP 22 Mayıs'ta parti kurultayı gerçekleştirecek. Yeni Genel Başkanın kim olacağı merak konusu olsa da piyasa daha fazla ekonomi yönetiminde Mehmet Şimşek'in devam edip etmeyeceğine odaklanmış durumda. Mehmet Şimşek'in ekonomi yönetiminin başında kalması (yüksek ihtimal) durumunda piyasa etkisi pozitif olacaktır. Ayrıca 15 Haziran'da MHP'li muhalifler de genel kurultay gerçekleştirmeyi düşünüyor. Ancak Yargıtay bu konu hakkındaki kararın bu ayın sonuna kadar verileceği açıklamasında bulunmuştu. Yani bu noktada MHP'de bu ay kurultay olma ihtimali düşük.

Son dönemde erken seçime gidilebileceğine yönelik spekülasyonlar gündeme geldi. Erken seçime gidilmesi durumunda MHP, HDP veya her ikisinin de %10 barajı altında kalma ihtimalleri söz konusu. Zira içten içe kaynayan MHP ve terör örgütleriyle arasına bir mesafe koymayan HDP'nin oylarının azaldığı düşünülüyor. MHP ve/veya HDP'nin baraj altında kalması, AK Partinin meclisteki koltuk sayısının artmasına neden olacaktır. Eğer gerçekleştirilen anketler bu yönde bir sinyal verirse (bazı anketler bu yönde) erken seçime gitmek AK Parti için mantıklı bir hal alabilir.

Erken seçim kararının alınması piyasayı nasıl etkiler? Eğer böyle bir karar alınırsa; Dolar TL ve faizlerde hızlı ve ani bir yükseliş gözlenir. TCMB'nin faiz indirimleri durabilir; hatta duruma göre TCMB faiz artırmak zorunda kalabilir. Tabi ki TCMB'nin alacağı kararlarda küresel piyasaların seyri de önemli olacak. Eğer erken seçim kararı (bilmiyorum, olabilir), küresel piyasalarda iyimser bir havanın hakim olduğu ana rastlarsa (düşük bir ihtimal) erken seçimin piyasa üzerindeki etkisi az ve kısa olabilir. Bu nokta da yurtdışı gelişmelerinde yakından takip edilmesi gerekiyor.

2016 yılında yurtdışı siyaset de kızışmış durumda. İngiltere, 23 Haziran'da Avrupa Birliği'nde (AB) kalıp kalmama referandumuna gidecek. Avrupa'da kalmak ve Avrupa'dan ayrılmak isteyen İngilizlerin oranı başa baş (%40-40)gidiyor (grafiğe bakınız). Ancak karasızların %20 olduğu düşünüldüğünde referanduma kadar yürütülecek kampanyaların Brexit (Britain + Exit) referandumunun sonucunda belirleyici olacağı görülüyor. Diğer taraftan son seçimde hükümetin kurulamamasının ardından İspanya, 26 Haziran'da yeniden seçime gidecek. Ancak İspanya'da seçimlerin yenilenmesinin ardından da koalisyon ihtimalinin düşük olduğu düşünülüyor.

İngiltere, AB'den ayrılma yönünde referandum kararı alırsa İngiltere ekonomisinin resesyona girebileceği düşünülüyor. İngiltere'nin resesyona girmesi durumunda ise İngiltere Merkez Bankasının (BoE) faizleri %0,50 seviyesinden düşürmesi beklenir. İngiltere Merkez Bankası'nın faiz indirimine gitmek zorunda kalması, Amerikan Merkez Bankası'nın (Fed) da faiz artırımlarından imtina etmesine neden olabilir. Bu açıdan Fed'in 15 Haziran'daki toplantıda herhangi bir aksiyon almaması bekleniyor. Bu sebeplere bağlı olarak Haziran ayında siyasetin finansal piyasalardaki volatiliteyi artırması öngörülüyor.


ÇEKİNCE:
Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder